Dokuz müziğin yer aldığı albüm için stüdyoyu meskenine taşıyan sanatçı, pandemi periyodunda aralıksız ve büyük bir heyecanla çalıştığının altını çiziyor.
Birçoğu kendisine ilişkin müzik ve kelamların de yer aldığı albüm için Göçer, “Sıkıntılara güç ve moral olacak. Güzel bir yol arkadaşı olacağına inanıyorum. Bu şiddetli süreçte yaşadığımız badirelerin dışavurumu var albümde” diyor.
Göçer’in kendisine ilişkin Metropol Müzik Fabrikası (MMF) etiketiyle çıkan albümdeki sekiz müziğin düzenlemesini Cenk Kandıralı, bir müziğin Milad Beheshti üstlendi.
Sanatçı, müziğini üstlendiği “Adını Tek Geçerim”, “Hüküm, Aşka Bi Yol” ve Sabahattin Ali şiiri olan “Ben Sana Vurgunum”un yanı sıra, Kadıköy isimli müziğinin hem kelamlarını yazdı hem de müziğini üstlendi, “Lacivert Geceler”in kelamını Yusuf Gürsel ile birlikte yazdı. Sanatçı, albümdeki başka müzikleri “Hayatın Sillesi”, “Yürüyorum Dikenlerin Üstünde”nin yanı sıra anonim eser “Ninna’’yı da seslendirdi.
Göçer albümde, Şakir Askan, Zeynep Talu, Saadettin Dayıoğlu, Cenk Kandıralı, Hasan Kaplan, Sevinç Seçil Tokat ve Levent Gürsel üzere isimlerle çalıştı.
Göçer ile yeni albümü üzerine sohbet ettik.
– Albümün oluşum sürecinden bahseder misiniz?
Pandeminin çabucak öncesinde stüdyoyu ve sistemi konuta taşımıştım. Son sahnemi, Samsun’da “Sabahattin Ali Aldırma Gönül’’ oyunuyla almıştım. Daha sonra meskene kapandığımız süreçte geçmişte tamamlayamadığım, yarım kalmış tüm yapıtlarımı toplayıp, finalize ettim. Yaklaşık 30 müzikten oluşan 1-1.5 yıllık bir süreç bu. 30 müziğin içerisinden en sevdiğim, en beğendiğim, içime sinen 9 şarkıyı albüme almaya karar verdim. Bestelerin çoğa bana ilişkin. Zeynep Talu, Şakir Askan, Saadettin Dayıoğlu, Levent Gürsel, Hasan Kaplan üzere birbirinden değerli kelam muharrirleri ve ozanlarla çalıştık. Albümün iyi bir yol arkadaşı olduğunu düşünüyorum. Geçmişten gelen yapıtları de barındırdığı için, aşağı üst 5 yıllık birikimlerimin toplamı ve hislerimin dışavurumu diyebilirim. İçinde, olmazsa olmaz aşk var. Müziklerde, pişmanlıklar, hesaplaşmalar, yüzleşmeler, yalnızlık, içinde bulunduğumuz düşüncelerin dışavurumu var. Bu hislerin hepsini müziğin melodisinde ya da kelamlarında bulabilirsiniz.
– Albümde yer alan müziklerin bir kıssası vardır kesinlikle birinin kıssasını bizimle paylaşır mısınız?
Bütün müziklerin elbette kıssası var. Net hatırladığım bir adedini anlatayım. 18 yaşında, tıp fakültesinde öğrencilik yıllarım. O sırada konservatuvara akşam okuluna gidiyorum. Bir kız arkadaşım vardı. Aramız bozuldu ve çok makus arbede ettik. Sebebini anlayamıyordum ve önemli bir kavgaydı, küsmüştü benimle. 2-3 gün boyunca meskende düşündüm ve ona hoş bir şiir yazdım. Topkapı’daki okulumla Kadıköy’deki konservatuvar ortasında mekik dokuyordum. Kız arkadaşımın Kadıköy’deki konutuna gittim. Yazdığım şiiri vermek istedim lakin kapı duvar. Şiirimi kabul etmedi. Kapının önüne şiirimi koydum ve sabaha kadar uyumadım. Kadıköy’de dolaştım. Şiiri okumasını bekledim. İşe yaradı. Sonraki gün barıştık fakat bir geceyi sabaha kadar Kadıköy’de, denizin kıyısındaki küçük kahvede bir iskemle üzerinde geçirdim. Kadıköy müziğinin kıssası bu.
– Albümde, Şakir Askan, Zeynep Talu, Saadettin Dayıoğlu, Cenk Kandıralı, Hasan Kaplan, Sevinç Seçil Tokat ve Levent Gürsel üzere isimlerle çalışma süreciniz nasıl gecti?
Evet çok değerli müzik insanları, kelam muharrirleri ve ozanlarla çalıştım bu albümde. Cenk Kandıralı benim hem orkestra şefim hem de bu albümün aranjörü. Zeynep Talu ile yıllardır birbirinden hoş müziklerde çalışıyoruz. Levent Gürsel, Sevinç Seçil Tokat, Sadettin Dayıoğlu, Hasan Kaplan üzere çok değerli isimlerle bu albümde birinci kere çalışma talihi buldum. İnanıyorum ki bana çok uğurlu gelecekler.
– Pandemi devrinde en çok etkilenen kesimlerden biri kuşkusuz sıhhat, başkası ise müzik kesimi oldu. Bu iki süreç sizi nasıl etkiledi?
Pandemi sürecinden en çok etkilenen kesimlerden ikisi sıhhat ve müzik bölümleri oldu. Doğal olarak ben katlarca daha fazla etkilendim diyebilirim. Bir yandan tabip olarak hayatını kaybeden meslektaşlarım, sıhhat işçileri, hocalarım. Başka yandan müzisyen olarak ekonomik çok zorluklar çeken, enstrümanlarını satmak zorunda kalan, intihar eden meslektaşlarım, bildiğim, tanıdığım beşerler. Bütün bunlar, kendi zorluklarımın yanında süreci katlarca daha da zorlaştırdı. MSG ve POPSAV’da lider vekili olarak pandemi mühletince güç durumda olan meslektaşlarımıza ekonomik yardımlar yapabilmek için kaynaklar yaratmaya çalıştık. Konserler, şenlikler düzenledik, bakanlıkla ve yetkililerle görüştük, kendi kaynaklarımızla mali dayanaklar çıkarttık. Yapabildiğimiz kadar onların yanında olmaya çalıştık. Ancak bu fırtınanın içinde ne kadar yardımcı olabildik bilemiyorum. Dediğim üzere kurumlarım ismine da kendi adıma da elimizden gelen tüm uğraşı sarf ettiğimize inanıyorum.
TAKVİYELER YETERSİZ
– Bu düşünceli pandemi sürecinde çok üzücü ki ömrüne son veren müzisyenler de oldu. Aslında devletin bir türlü oluşturmadığı siyaset birçok bölümü olumsuz etkiledi. Devlet nasıl bir siyaset izlemeliydi sizce?
Gerek kurumlarımız aracılığıyla yapılan yardımların ve takviyelerin gerekse devletten alınan takviyelerin güç durumda olan müzisyen meslektaşlarımızın problemlerini hafifletmede yetersiz kaldığını düşünüyorum. Daha organize ve hakikaten muhtaçlığı olanlar tespit edilseydi, daima ve hayatlarını kolaylaştıracakları dayanaklar yapılmış olsaydı; hem bu süreci nispeten daha rahat atlatabileceklerdi hem de intiharların önüne geçme bahtımız olabilecekti diye düşünüyorum.
Cumhuriyet
