“Kanal İstanbul için ihaleye bile çıkılacağını düşünmüyorum.” diyen CHP başkanı Kılıçdaroğlu, “Türkiye, soyulacak bir ülke değildir. Bizden bir banka buraya kredi verirse günü geldiğinde o da görür. Bakın bu kadar açık, net söylüyorum. Bu ülke talan ülkesi değildir” diye konuştu.
İttifaklar konusuna da değinen CHP önderi Kılıçdaroğlu, ‘HDP’nin Millet İttifakı içinde olmadığını, lakin demokrasinin vazgeçilmez ögeleri olan siyasi partilerden biri olduğu’ kanısını lisana getirdi.
“AKP’NİN ANİMASYON SİNEMASINI CHP SİTESİNE KOYALIM”
T24’te yayımlanan programa konuk olan Kılıçdaroğlu, içinde kendisinin ağzından tekraren “128 milyar dolar nerede?” sorusunun yöneltildiği AKP’nin CHP’ye yönelik animasyon sinemasını gördüğünde inanamadığını söyledi.
“TÜRKİYE SAVAŞA GİRSE KENDİSİNE İLİŞKİN BİR SENTİ BİLE YOK”
“Bu olay aslında espriyle geçiştirilecek bir olay değil” diyen Kılıçdaroğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü: Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti rastgele bir savaşa girse kendisine ilişkin bir senti bile yok. Merkez Bankası’nda şu anda eksi 46 milyar dolarlık bir rezerv var. Merkez Bankası’nın yetkilerini siz, bir protokolle elinden alıp Hazine ve Maliye Bakanlığı’na veriyorsunuz, Hazine ve Maliye Bakanlığı bu parayı niye, hangi münasebetlerle, hangi kur üzerinden sattığını açıklamıyor. ‘128 miyar dolar nerede?’ sorusunun peşini bırakmayacağız.
“ACABA BEŞLİ ÇETE BURADAN NE KADAR PARA ALDI?”
2001 krizi sırasında Merkez Bankası’nın 5 milyar dolarlık döviz satışının tartışma yarattığını, 2003 yılında Erdoğan’ın bu mevzuda “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracağım” dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bütün AKP’liler de alkışladı. Artık, değil 4 milyar 900 milyon dolar, 128 milyar dolar, üstelik Merkez Bankası da değil. Kanunlara alışılmamış olarak bir protokolle Merkez Bankası’nın yetkisi alınıyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na devrediliyor, Hazine ve Maliye Bakanı’na deniyor ki ‘Bu parayı ben talimat vereceğim, kim istiyorsa o kur üzerinden verin.’ Sanki beşli çete buradan ne kadar para aldı? Beşli çete kaç lira döviz aldı ben merak ediyorum” diye konuştu.
“BANA NAZARAN SUÇ’, UYGUN DE SİZ KİMSİNİZ?”
Türbe ziyaretinde ellerini arttan bağladığı için İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’na yönelik incelemeyi ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Yaptığı bana nazaran suç” kelamlarını kıymetlendiren Kemal Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi: Akıl dışı. Akılla bağdaşmayan, hukukla bağdaşmayan, olağan ömürle bağdaşmayan bir tanımlama. ‘Bana nazaran suç’, iyi de siz kimsiniz? Siz, Ceza Kanunu musunuz? Sizin her söylediğinizin bir yasa metni olduğunu söyleyen bir TBMM kararı mı var? Nerden alıyorsunuz siz bu türlü bir yetkiyi? ‘Bana nazaran suç’; bunu söyleyen de işin garip tarafı devletin bütün güvenlik güçlerini yöneten kişi tıpkı vakitte. Size nazaran cürüm olduğu andan itibaren, yani kabahat şahsileştiği andan itibaren o vakit herkes beğenmediği kişiyi suçlayabilir. Şu soruyu sormak lazım; İçişleri Bakanı, bu gücü nerden alıyor? Bu anlayışı nerden alıyor? Erdoğan’dan alıyor…Baş öyleyse etrafı da bu türlü olacaktır. Kendisine nazaran cürüm yaratacaktır. ‘Efendim, kabahatmiş da yeniden de soruşturma için müsaade vermeyecekmiş. Ver kardeşim. Şayet, hata konusunda soruşturma müsaadesi vermiyorsan o vakit sen suçlusun…
CHP başkanı Kılıçdaroğlu, iktidarın İmamoğlu’nun elini kolunu bağlayarak, ‘acaba nasıl hizmet edemez hale getiririz’ diye bir arayış içinde olduğunu vurguladı.
“TAMİNCE’Yİ UNUTTUM MU SANIYORLAR?”
İstek Zarrap ve Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına ‘elini kolunu sallayarak çıktığını’ söyleyen Kılıçdaroğlu, “Peki siz devlet olarak hangi tedbiri aldınız? Yazık günah değil mi, Türkiye Cumhuriyeti’nin prestijini bu biçimiyle yerle bir ediyorsunuz. Yeniden tıpkı halde, 17-25 Aralık’tan sonra bile Fethullah Gülen terör örgütüyle alakasını sürdüren kişiyi, devletin protokolüne almadınız mı? Fettah Tamince’yi ben unuttum mu sanıyorlar? Hala büyük ihaleler veriyorlar. Bank Asya’nın önünden geçenleri mahpusa attılar, beyefendiler hükümdarlar üzere yaşıyorlar. Kimin, ne yaptığını devlet çok iyi bilir. Fakat bütün sorun devletin arşivine aldığı, gördüğü olayları devleti yönetenlerin görmemesidir. Onların sırtını sıvazlamasıdır. Asıl acı olan da budur” diye konuştu.
“YENİ ADAYIMIZ RUHSAR PEKCAN”
Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı periyodunda kendi bakanlığına, ihale de düzenlenmeyen bir süreçte dezenfektan sattığının ortaya çıkmasıyla ilgili skandalı pahalandıran Kılıçdaroğlu, bu hususta soruşturma komitesi kurulması teşebbüsünde bulunacaklarını vurgulayarak şunları söyledi: Bıraktım Türkiye Cumhuriyet’i tarihini, dünyada bütün ülkelerin tarihlerine bakın, rüşvet alan kişi, bir öbür ülkeye büyükelçi atanır mı? Atadılar. Hatta birisinin rüşvet evrakını ben açıklamıştım, 1 milyon dolar. Üstelik dava belgesinden çıkarmıştım bunu? İki büyükelçimiz rüşvet alan bireyler ve bunlar Türkiye Cumhuriyeti bayrağını taşıyor. Orası o denli olursa, Ticaret Bakanı da bu türlü yapar. Yolsuzluğu meşrulaştırdığınız andan itibaren yolsuzlukla gayret edemezsiniz…’Ruhsar Pekcan’ı bakanlıktan aldık…’ Yarın onu da bir yere büyükelçi tayin ederler ne olacak yani. Rüşvet alanlar büyükelçi atandığına nazaran potansiyel büyükelçi adayımız da Ruhsar Pekcan.
“ARAMIZA ARALIK KOYACAĞIZ”
Kanal İstanbul projesini de pahalandıran Kılıçdaroğlu, şu görüşleri lisana getirdi: O havzayı gezdim. Fevkalâde hoş bir tabiat olağanüstüsü aslında. Tarihi yapıtları var. Orayı yok edeceksiniz. Şunu açık ve net olarak tabir edeyim. İster ihale etsinler, ister etmesinler, kime verirlerse versinler. İktidar olduğumuzda; bir, şayet o ihaleye giren yabancı bir ülke olursa biz o yabancı ülkeyle ortamıza aralık koyacağız. İki; bunların paralarını katiyetle ödemeyeceğiz. Nereye giderlerse gitsinler. Türkiye, soyulacak bir ülke değildir. Türkiye, birilerine rant yaratacak bir ülke değildir. Şayet bir rant varsa bir yerde, o rantın sahibi orada yaşayanlardır. Orada yaşamayıp, efendim bilmem hangi ülkede yaşadım, orada yerler aldım, büyük vurgunlar vuracağım. Türkiye Cumhuriyeti, size rant sağlamak zorunda değil ki. Hükümetin, oturması konuşması lazım. Burada şayet bir rant varsa, bu rant İstanbullularındır. Ne kanalı? Ne yapıyorsunuz siz bu kanalla? Dünyanın parasını buraya nasıl gömüyorsunuz?
“EĞER BİZDEN BİR BANKA BURAYA KREDİ VERİRSE…”
Onu yapacağınıza Harran Ovası duruyor orada. Mavi tünel, Konya Ovası bekliyor. Haydi gidin Aksaray- Mersin demiryolunu yapın. Süratli trenleri yapın. Samsun- Mersin petrol boru sınırını yapın. İskenderun petrol boru çizgisini yapın. Yük azalmış olur en azından. Boğazların yükü hafiflemiş olur. Bütün bunlar, çok daha düşük maliyetlerle, çok daha ekonomik üstelik, Türkiye iktisadına katkı yapacak dünyanın projeleri var. Paraları buraya harcayın. Neden oraya harcanıyor? Hangi münasebetle açıklamıyor? Toplumun önüne çıkıp aklı başında bir adam açıklamış değil. Zira bu akılcı bir proje değil. Ben bunun gerçekleşeceğini sanmıyorum. Ortada bir gündem değiştirmek için bunu yapıyorlar. Hiçbir ülkenin şirketinin de kalkıp bu projeye gireceğini de düşünmüyorum. Bankaların buna finans kaynağı ayıracağını da düşünmüyorum. Şayet bizden bir banka buraya kredi verirse günü geldiğinde o da görür. Bakın bu kadar açık, net söylüyorum. Bu ülke talan ülkesi değildir. Herkesin sorumluluğu vardır. Kredi açanın da sorumluluğu vardır. Bizimle dost olan ülkelerin de kendilerine nazaran sorumluluğu vardır”.
“AKP YOKSULLUĞU OY DEVŞİRME SİYASETİ OLARAK GÖRDÜ”
Yoksullukla uğraş için 50 yıldır bekleyen Aile Takviyeleri Sigortası’nı hayata geçireceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “AKP yoksulluğu sonlandırmak değil, yoksulluğu yöneterek oy devşirme siyaseti olarak gördü bunu” dedi. CHP önderi, vergi siyasetini sağlıklı ve dengeli hale getireceklerini, devletteki israfı önleyeceklerini, kaynakları yanlışsız ve verimli kullanacaklarını aktardı.
MİLLET İTTİFAKI
Düzgün Parti Genel Lideri Meral Akşener’in Millet İttifakı’nın genişleyebileceği tarafındaki kelamlarına ait soru üzerine CHP önderi Kemal Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: Var olan sistemden ya da rejimden rahatsız olan bütün partilerin ortak geliştirdikleri bir telaffuz var. ‘Güçlendirilmiş parlamenter siteme yine dönelim.’ Güçlendirilmiş parlamenter siteme dönelim derken eskiye dönelim değil. Eskinin yanlışlarını tümüyle telafi ederek, darbe hukukunun bozduğu bütün o anlayışları tümüyle değiştirerek, çağdaş, uygar yeni bir anayasayı oluşturalım ve güçlendirilmiş parlamenter sitem olsun. Bakanlar, Başbakan, parlamento içinden çıksın. Hasebiyle Cumhurbaşkanlığı tarafsız olsun. Cumhurbaşkanı bu türlü her gün, her saat konuşmasın. Aşikâr günlerde, aşikâr aralıklarla, aşikâr vakit dilimlerinde konuşsun. Konuştuğu vakit her partiden vatandaş rahatlıkla Cumhurbaşkanı’nı dinlesin. Bu türlü bir tablo istiyoruz biz. Ödenen vergilerin hesabının kesinlikle verilmesi lazım. Yani devlet idaresinin şeffaf olması lazım. Devlette liyakat olması lazım. Her önüne gelenin aşikâr yerlere atanmaması lazım. Bu çerçevede bir çalışma var. Millet İttifakı’nın bileşenleri olarak güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlıyoruz, bizim bunu da vatandaşın önüne koymamız lazım. Biz bir çalışma yapıyoruz. Sayın Davutoğlu bir çalışma yaptı ve çalışmayı bize ve öteki partilere sundu. Sayın Babacan bir çalışma yapıyor. Biz bir çalışma yapıyoruz. Çalışmamızı bitirdik, Merkez İdare Kurulu’na sunduk. Daha sonra bunu unsurlar haline getirmemiz lazım. O unsurları belirledikten sonra da herhalde oturulup, Millet İttifakı’nı oluşturan partiler bir ortaya gelip bir karar vereceklerdir.
“MİLLET İTTİFAKI, HDP’Yİ NEREDE TUTACAK?”
Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı, HDP’yi nerede tutacak?” sorusuna şu cevabı verdi: Artık bizim Millet İttifakı’nın içinde HDP yok. Ancak HDP’nin yöneticileri de vakit zaman güçlendirilmiş parlamenter sistemden kelam ediyorlar. Onların da hakkını yememek lazım. Hasebiyle, bu düzenleme bir anayasal değişikliği gerektiriyor. Hasebiyle, anayasal bir değişiklik olduğu vakit, parlamentoda bütün partilerin takviye vereceği bir düzenlemeyi istersiniz. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken, Cumhur İttifakı’nı oluşturan pek çok milletvekili, var olan sistemin yanlışlarını gördüler, bunun Türkiye için bir felaket olduğunu gördüler, bir derebeylik anlayışının Türkiye’ye hâkim olduğunu gördüler. Dolasıyla, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyi onlar da kabul edeceklerdir diye düşünüyorum. HDP’yi de bu bağlamda düşünmemiz lazım. HDP, elbette ki siyasal ömrümüz açısından, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez ögeleridir. HDP de bu ögelerden birisi esasen.
“MHP’NİN ANAYASA ÖNERİSİ GÜNDEM DEĞİŞTİRMEYE YÖNELİK”
MHP’nin hazırladığı 100 unsurluk anayasa teklifini de kıymetlendiren Kılıçdaroğlu, “Tümüyle gündem değiştirmeye yönelik bir uygulama olarak görüyorum. Zira bugün samimi söylemem gerekirse AKP milletvekillerinin pek birden fazla var olan sistemden mutlu değiller. Kamuoyu yoklamaları da zati bunu gösteriyor. Devletin bütün yetkileri bir şahsa bağlanamaz. Bir kişi devlet ismine her şeyi yapamaz. Genelge dahi… Yani yazdığı kararı üç gün sonra değiştiriyor. Resmi Gazete’de tarih atmasını dahi bilmiyorlar. Hasebiyle bu mümkün değil. Bu türlü bir anlayışla devlet asla yönetilemez” dedi.
“İKTİDAR OLDUĞUMUZDA ORADA TEMEL BEYEFENDİ DE OLACAK, GÜVENMİYORLAR MI?”
Kılıçdaroğlu, “Bir iktidar değişikliğinde muhafazakâr bölümün muhtemel tasalarına yönelik olarak” soru üzerine şunları söyledi:
“Devlet, kinle, intikam hissiyle, öfkeyle yönetilmez. Hasebiyle hani bu türlü, ‘devri sabık yaratacağız, çıkaracağız mahkemeye’, bunlar yanlışsız değil. Bu anlayış yanlışsız değil. Devletin ciddiyetine ve vakarına yakışmaz. Bu anlayış, darbeler devrinde olan bir anlayıştır. İntikam üzerine mahkemeler kurulur, mahkemeler bağımsız ve tarafsız değildir. O mahkemelerin verdiği kararlar belirli bir vakit diliminden sonra toplum vicdanında sorgulanır ve yapılan yanlışlıklar nedeniyle idam ettiğimiz, astığımız şahıslar ismine, üniversiteler kurarız, yollar yaparız, havaalanları yaparız, yaptığımız kusurları telafi etmek için. Bu defteri tümüyle kapatmamız lazım, bu türlü bir şey olmaz.
Devleti bilgiyle, birikimle, adaletle, ahlakla yönetmek zorundasınız. Bunu yaptığınız takdirde esasen vatandaş size güvenir. Karşılıklı itimadı sağlamak zorundasınız. ‘CHP iktidara geldiğinde başörtüsü, şu, bu elde ettiğimiz kazanımlar elimizden alınır mı?’ diye bir tasa pompalanmak isteniyor. Dostlarımızla birlikte iktidar olduğumuzda orada Temel Beyefendi de (SP önderi Temel Karamollaoğlu) da olacak. Temel Bey’e başörtüsü konusunda güvenmiyorlar mı? Düzgün Parti orada olacak. Öteden beri söylediğin bir kelam var; hiç kimsenin inancını, hiç kimsenin kimliğini, hiç kimsenin ömür üslubunu kısır siyasete alet etmeyeceğiz. Artık Türkiye bunları aşmak zorundadır”
“TÜRKİYE’DE HAYAT NASIL BAYRAM OLUR?”
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” sorusuna, “Türkiye’de hayatı bayrama çevirmek çok kolay aslında. Herkese hürmet duyacaksınız. Kimsenin hayat usulüne kimliğine müdahale etmeyeceksiniz. Herkesin kanısını özgürce söz ettiği bir Türkiye olacak” cevabını verdi.
Cumhuriyet
