Ananı, atanı say, rahmet büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.

Pir Bedrettin

Vakit o denli bir vakit ki düne kadar geçmiş sayılan her şey, ortadan geçen altı yüzyıla karşın birebir ve tekrar gün yüzünde. Zulüm birebir olunca, değişen pek fark etmiyor. Bakınız, yıllarca Sokrates, Nâzım ve Pir Bedrettin ile var olmuş seksen üç yaşındaki bir sanatçı nasıl da yargılanıyor?

Kazasker Bedrettin Simavi ya da Simavnalı Bedrettin roman, belgesel ve artık de birinci sefer imece metodu ile sinemalarda.

Beş bin metrekare alanda, Edirne’de çekilen sinemanın senaryosunu Ali Şahin ve direktör Hakan Alak imece adabı ile birlikte yazdı. İstanbul, İzmir Karaburun ve İzmit’te çekimler devam edecek ve Suavi, Pir Bedrettin’i, Bülent Emrah Parlak Börklüce Mustafa’yı, Saygın Soysalda Torlak Kemal’i canlandırıyor. İmali İMECE üstlenmiş. “Birlikte iş yapma güdüsüyle” bir ortaya gelmiş bir nevi yürek damıtımı, kooperatif niteliğinde. Yalnızca bağımsız, özgür sinema yapabilmek için, yaşama ilişkin söylenmesi gerekenleri, söylemek ve ortaya koyabilmek ismine bir ortaya gelmiş gerçek bir oluşum. Bu manada da dünya genelinde birinci kere “İMECE” ismi ile izleyicilerle buluşacak. Oyuncu takımında ayrıyeten Sinan Tuzcu, Orhan Alkaya, Kerem Fırtına, Elif Parıltı Kerkük, Ali Barkın, Ezgi Esma Kürklü, Sabriye Gününç, Serkan Genç, İstek Akın, Rugeç Kırıcı’nın da yer aldığı sinema için vizyon tarihi ise yakında açıklanacak. İçerik ise şöyle:

Tarihler 1415’i gösterdiğinde, dünyaya nam salan Timur’un, tüm Anadolu’yu kılıçtan geçirdiği sistemdir. Anadolu’da ise taht arbedesi vardır, padişahın iki oğlu Musa ve Mehmet Çelebi tahttan öbür bir şey görmemektedir. Ve Pir Bedrettin ise İznik’te sürgündedir. Onun fikirlerinden feyz alan Börklüceli Mustafa, Karaburun’da, Torlak Kemal, Manisa’da halktan toplanmakta olan vergiler yanında, yapılan talanlara isyan eden beşerlerle, ortak hayat halindedirler. Mehmet Çelebi düşünen, sorgulayan muhalif kümesi “kâfir” ilan ederek, hepsini yok etmek üzere 24 bin kişilik ordu hazırlatır.Börklüce Mustafa’nın “Hakikat Savaşçıları” er meydanındadır.

Bedrettin ise din ulemasının toplanarak oluşturduğu sonuçlar için karşılarına çıkmayacağını ve hakkındaki tüm suçlamaları reddederek, yalnızca hakikat, doğruluk yolundan gideceğini ilan eder, böylece kendi fermanının mührünü basar:

“Beni kara toprakta değil, hakikati anlamış insanların yüreklerinde arayın! Ben de halimce Bedreddinem.”

Dileriz ki bu türlü mert insanların dünyasında, kirlenmiş yüreklerin pası da bu türlü bir bütünlük, dayanışma ve birlik içinde aydınlık ve güneşli günleri doğursun.

“Bedreddin

baktı kemerlerden dışarı.

Dışarda güneş var.

Yeşermiş avluda bir ağacın kısımları,

ve bir akar suyla oyulmaktadır taşlar.

Bedreddin gülümsedi.

Aydınlandı içi gözlerinin,

dedi:

– Mademki bu sefer mağlubuz

netsek, neyleysek zaid.

Gayri uzatman kelamı.

Mademki fetva bize ilişkin

verin ki basak bağrına mührümüzü..

Yağmur çiseliyor.

Serez çarsısı dilsiz,

Serez çarşısı kor.

Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü

Ve Serez çarsısı kapatmış elleriyle yüzünü.

Yağmur çiseliyor.”

Nâzım Hikmet

Cumhuriyet